24 Aralık 2006 Pazar

V

ya yıldızdı ya poyrazdı
dün müydü?
ara ara durduydu.
bazen azıcık bazen yoktu.
dalga değil çırpıntı eşliğinde
en önden sevişen
yelkenler ve kuzeylerin rüzgarının
hayret o gün de acelesi yoktu.

asıl gün sonra doğdu.
nereden başladılar bilmem,
ya ortalarda bir yerden,
ya daha gerisinden,
nereye gidiyorlar az çok belli,
birden ardı sıra
göz hizamdan az yukarda
kara kara kuşları
soğuk sıcak göçlerin.

bulutların pek aşağısı
denizlerin az yukarısı
denilen sıkıntısız sayfalar diyarında,
büyüklerden böyle gördük,
küçükler de görsün demenin rahatlığında,
kanat kanat
satır satır
gökyüzü yazıları,
kara kara kuşların.

göster desen gösterilmez,
bir andan daha öte,
her kanatta bir eski
bir de yeni alfabe.

satırlarla sayfalar varmış işte
bulutlardan pek aşağıda
denizlerden az yukarıda.
kara kara kuşları göçlerin
eminim dün,
belki de demin yine yazdılar.
okuyamadım bakarken kapalı gözlerle.

her kanatta kurşun tanesi
ve kağıtlarda karalanmaya alışılmış
eski sözlerin yenilerini
dün o keşfettiğim yerde
okudum ben.
dün müydü neydi?
bir öğle vaktiydi.
öğleden de sonra mıydı neydi?
göz hizamdan az yukarıydı.

tahminimdir zaman olmuş,
devam etmekte sözleri
ama yok bastırsınlar
şekli farklı sözlerinin
ki bazıları söylerdi
okuyanı var zamanı uyduğunda diye,
anlamazdım tam da neden bahsettiklerini.

dün okuduğum benim de
daha fazlası değildi
rutin işlerinden.
neler söylenmiş,
meğersem.

- en öndeki vardı, en çok yorulduydu bana kalırsa
ki en sondaki belli keyifteydi,
bir arkadakinin işi yine en baştakinden
çok da kolay değildi.
durduğum yer sallantıdaydı,
belki benim hatamdı,
okuyup da anlamak marifet isterdi,
meğer bilindikmiş az çok,
kanatlarına baktım fark yoktu.
başları dik öne doğru.

bir rüzgar
ve iki kanattan
çok kanattı,
tüm yazıları yine dün
yazan.

15 Aralık 2006 Cuma

nefes

Bir nefes tutuyorum içimde,
en soğukken bulduğum,
artık sıcaktan sayılan.

Havadan sudan ödünç aldığıma,
zamanın içinden,
biraz da kendimden kataraktan.

Sabah sisini dağıtmak niyetindeyim,
onunla bir üfürükle,
güneşi zahmete sokmadan.

Kalmak isterse benimle,
planlarım çok.
Kaçacaktır gece ayazı korkudan.

10 Aralık 2006 Pazar

cumartesi erkekleri

erkekleri var tepeli şehrin.
bildiğin, bilmediğin ve
sandığın bildiğini.
yanlarından geçtiklerim vardı bugün.
bilemedim hangisinden...
Bilseydik fena mıydı? gibisinden...

anlaşılan çoktan vermiş karar
işbu erkekleri şehrin,
kartpostalda anlatılanına,
gün yüzüyle bakamayanı.
toplanmaya şurda ve burda.
hepsi inadına yolum üstü.
günlerden cumartesi.

şanslıları var şanssızları.
arpa suyu, koyu şişeye ek
iki laf atıp alacağı.
bir uyumda kışın sisli öğlen güneşine,
griye çalan piknik mekanları.

al surat, kanlı gözler,
medet umanı şişesince,
tenekesinde,
aramakta olanı,
bulduğuna yananı.

7 Aralık 2006 Perşembe

sokak lambaları

Sırf söylenildiği için onlara
yanan uzun boylu sokak lambaları
bu gece de yerlerinde,
dünden çok memnunmuş gibi.

Yaparken işbaşı, aldılar ağırdan,
Işıkları hala sıradan.
Asla erişmeyecekleri bir parlaklığın,
biçare örnekleri.

Geçen olmasa önlerinden,
gölge yapmaya yok mecalleri.
Sevilen gece sanatçıları kuşların yanında,
boynu bükük, ruhsuz, sabit beton direkleri.

Bu suskun, sevimsiz bekçiler için,
günün methi bol genç ışıkları,
paydos vakti.
zaten,
biraz sönmek tek dilekleri.

#a

horultular,parlak ışık ve anlaşılmamış satırlarla geçmiş gecelerin en hakiki yoldaşı fosforlu kalem.
Gün içinde uyanma yolundayım, mümkünse yaşamak için.
Anlaşılamayanlara yenilerini eklemek için.
Anladıklarım aklımdan uçtu yine.
Keşke yazsaydım.

4 Aralık 2006 Pazartesi

rüzgar

Uyku basarken akşamüstü rüzgarına,
Tepeli şehrin uğultularına perde,
Çökecek yer arardı. Bir sokak arası,
bir ağaç altı, bir sandal yanı...

Tepeli şehir kendi nefesiyle,
kendine yankı,
akşamüstü rüzgarını duymazdı.
Gürlemeliydi ki gündüzün,
gece sakınılsındı.

Kuytusuyla gecenin paylaşacaktı,
Üstü açık otomobil gibi yatanlarla.
Gündüzün sahip gece uyurlar vardı.
kıyı, köşe gece mirasçılarında.

Bizimkinin adresleri sayfa sayfa,
yükü kucak kucak,
Yelken şişirip de, yaprak okşayıp
sokak süpürüp martılara bağıracak.
Gündüzün sahipleri
rahat bıraktığında gece,
O da elbet uyuyacak.
Tepeli şehir gözlerini kapadığında,
O da ıslık çalacak.
Islıklar duyulacak...

3 Aralık 2006 Pazar

bir dişi

doğada bulunur derler
içi yumuşak bir dişi,
saklanmazmış içinde öyle sanıldığı gibi
kulelerde fildişi.

içi yumuşak teni ılık,
okşarken alev alev,
sevişmeden de yakar,
içi yumuşak bir dişi.

sevmeyi beklediğim kadınlar,
hayal meyal seçiliyorlar,
dünden daha yakın değil,
içi yumuşak bir dişi.

umutlu beklentiler içinde tuzak,
bir dokunuş kadar burda,
de ki yankısız bir sesleniş kadar uzak,
aradıkça da öyle kalacak,
yanı başındaysa eğer,
her gün geride bıraktığın.
içi yumuşak bir dişi.

çok bekledik sen orda,
ben burda,
daha da beklenecek anlaşılan.