17 Aralık 2008 Çarşamba

Su

Su içinden gelmek,
yıllar günler saatlerce kabarıp
bugüne varmak,
taşmak şimdiye.

Neler ve kimlerce yitmek,
Neler ve kimlerce birikmek...

Devreden karanlığın dinginliğine yenik
kapanık gözler ardında
bir damla kalıvermek nihayetinde.
Şıpırdamak,
bir çay tabağınca köşeyi mesken bilmek,
soluklanmak.

Devreden aydınlığın büyüsüne kapılarak
büyümek yeniden.
Damlaları çağırmak, toparlanmak,
yatağını bulmak ümidiyle.

Bugünü devirip
yarına taşmak.
Ve sonra yeniden...

9 Kasım 2008 Pazar

Anı

Daha dün kendinden emin,
bir nutuk çekmişti,
anıların zincirlerine dair.
Soy demişti, anılar soyunu anlatır.
Ne de olsa bir aile yüzüğü yok hepimizde.
Anılar bize soyumuzu anlatır.
Gerek duyarız, sadece o kadar.

İleriye bak diye salık verdi,
ilerisi varoluş sebebin.
Daha yapılmamışlar...

- "Durağanlığı severim
mutluluk ve huzur ordaysa,
ben de orda kalmak isterim."

Anıların huzurundan sakın demişti,
ayak bağı onlar.
Durağanlıklar yakalamak,
yakaladığında bırakmamak belki de
meziyetten artık.

Soğuk bir yalancılık güç vermez mi kimisine,
hissiz bir edebiyat?

Çocukluk fotoğrafı geldi önüne:

- "Gözlerinden ateş fışkırırdı,
deliydin sen o zamanlar, ne oldu böyle?
Avrupai bir çocuktun."

Bir İtalyan, bir Fransız
bir İspanyol filminden mi fırlamış,
orası belli değil.
Şehirli biraz,
biraz da kasabalı
bir 'velespit'li.

Fotoğraftakine acıdı,
kendine acıdı.
Soruları vardı küçük kafasının.
Baş etmesi zordu.
Artan sorular ve küçük bir kafa
belki daha da zordu.

Hem cin, hem masumdu.
Hem de arkası sağlam.
Şaşırdı.
Fotoğraftaki galip gelmişti.
Hakkını verdi.
Anı mıydı bu?
Bugün mü?
Bilmiyordu.

Bir manzume kadar bağlamıştı ancak.
Bir manzume kadar unutturmuştu ilerisini.

Öyle miydi?
Belki de sadece ilerisi.

geç de olsa

Güz gelir, şiir başlar.

12 Mayıs 2008 Pazartesi

o yüzden

Hiç tanışılmamış vücutlar kalabalığında,
Dayanmak zor,
Cevap bekleyen arsız sorular insafsızlığına.

Yollar çıkar,
Şimdi, demin ve sonranın
Adresi tarifsiz sığınaklarına.
Emin yaşamaklar
Belki hiç yok, belki hep orda.

Her şey çok daha gerçek,
Yürürken.
Vazgeçmek istersen anlarım,
Vazgeçmek de bir tür adım.

Bir açık mektup...
Kaçır gözlerini uzaklardan,
Getir, bırak yakınıma.
Bir pusula kaldı yanı başımızda,
Adını koydular umut.

O yüzden…

23 Şubat 2008 Cumartesi

sabah

Akşamdan sabaha kalmış
arapsaçı huzursuzluğum.
Çözüp de örmek ne mümkün!
Masallara uyup buna mı tutunup da
aşırtacağım kendimi,
bir vakit-halden bir vakit-hale?
Tel tel pişmanlıklar
kopar kalır ellerimde.
Ne zamanların çarşaf altı çilek tarlasından değil
toplayıp getirdiğim sigaradan tüter.
Ceza gibi takılır başıma.

Hiç yoktan değildir, bazen
mahsülüdür bir usulün belli belirsiz devreden,
önümüzde serili, bata çıka yürünmüş
vıcık kardan yollar.
Yağarken keyiflidir seyir,
öbek öbek tuttuğuna aldanılır geceden,
acıtır kayıp sabaha düşerken.