31 Ekim 2013 Perşembe

bu gece

Bir boşluğum bu gece,
koca bir balon şişse de,
büyüyor, bekliyorum.

Nedir vakti?

Yalancıyım 
yine
alacaklılardan kaçırdığım
tokların iadesi 
acemi, acele, yabancı sevmelerle
doluyorum.


Var mı vakti?

29 Eylül 2012 Cumartesi

Adamlarin sarkilari


Adamin sarkilari beni fena yapiyor.
Baska bir adaminki de...
Belki baska adamlar da var,
kulaginizdakinden fazlasi bana.
Yasanirken
sonuk ve kayip sayilmis
o zamanlar,
neden en guzel oluveriyorlar birden,
sizi her caldigimda,
karanlik odanin isik vuran duvarinda?


16 Eylül 2012 Pazar

34


Azini yasadigin,
daha cogundan gectigin,
kalanini tahayyul ettigin
sehre
 - ona ragmen -
benim diyebilmek
yine de...
Evi
gosterebilmek...


belki basliyordur.


Boylesine uzak
ve
bir basina kalista,
bir tohum sakli.

Yine yirtiniyor gecenin sesleri.

Yirtmak istiyor - soylenmemis bir sey soylemek...


23 Ağustos 2011 Salı

Selam Caglar bunu goruyon mu?

Selam Caglar bunu goruyon mu?


17 Aralık 2008 Çarşamba

Su

Su içinden gelmek,
yıllar günler saatlerce kabarıp
bugüne varmak,
taşmak şimdiye.

Neler ve kimlerce yitmek,
Neler ve kimlerce birikmek...

Devreden karanlığın dinginliğine yenik
kapanık gözler ardında
bir damla kalıvermek nihayetinde.
Şıpırdamak,
bir çay tabağınca köşeyi mesken bilmek,
soluklanmak.

Devreden aydınlığın büyüsüne kapılarak
büyümek yeniden.
Damlaları çağırmak, toparlanmak,
yatağını bulmak ümidiyle.

Bugünü devirip
yarına taşmak.
Ve sonra yeniden...

9 Kasım 2008 Pazar

Anı

Daha dün kendinden emin,
bir nutuk çekmişti,
anıların zincirlerine dair.
Soy demişti, anılar soyunu anlatır.
Ne de olsa bir aile yüzüğü yok hepimizde.
Anılar bize soyumuzu anlatır.
Gerek duyarız, sadece o kadar.

İleriye bak diye salık verdi,
ilerisi varoluş sebebin.
Daha yapılmamışlar...

- "Durağanlığı severim
mutluluk ve huzur ordaysa,
ben de orda kalmak isterim."

Anıların huzurundan sakın demişti,
ayak bağı onlar.
Durağanlıklar yakalamak,
yakaladığında bırakmamak belki de
meziyetten artık.

Soğuk bir yalancılık güç vermez mi kimisine,
hissiz bir edebiyat?

Çocukluk fotoğrafı geldi önüne:

- "Gözlerinden ateş fışkırırdı,
deliydin sen o zamanlar, ne oldu böyle?
Avrupai bir çocuktun."

Bir İtalyan, bir Fransız
bir İspanyol filminden mi fırlamış,
orası belli değil.
Şehirli biraz,
biraz da kasabalı
bir 'velespit'li.

Fotoğraftakine acıdı,
kendine acıdı.
Soruları vardı küçük kafasının.
Baş etmesi zordu.
Artan sorular ve küçük bir kafa
belki daha da zordu.

Hem cin, hem masumdu.
Hem de arkası sağlam.
Şaşırdı.
Fotoğraftaki galip gelmişti.
Hakkını verdi.
Anı mıydı bu?
Bugün mü?
Bilmiyordu.

Bir manzume kadar bağlamıştı ancak.
Bir manzume kadar unutturmuştu ilerisini.

Öyle miydi?
Belki de sadece ilerisi.